Can Kakışım
Kürtler İmamoğlu’nu Neden Seviyor?
Geçtiğimiz haftanın kayda değer haberlerinden biri Rawest Araştırma’nın yaptığı bir saha çalışmasıydı. Bu çalışmaya göre Kürt kökenli vatandaşların en fazla itibar ettiği siyasetçiler arasında zirveyi Selahattin Demirtaş tutarken, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu onun hemen ardından ikinci sırada yer aldı. Listede Leyla Zana ve Pervin Buldan gibi Kürt siyasetinin popüler isimleri İmamoğlu’nun gerisinde kalmış, Erdoğan’ın karşılığı ise 10 üzerinden 3,4’e kadar düşmüş durumda.
Araştırma sonuçlarıyla ilgili birkaç pratik hüküm verilebilir. Ama herhalde en dikkat çekici sonuç İmamoğlu’nun Kürt seçmenler nezdinde, Demirtaş hariç tutulursa DEM Parti geleneğinden gelen tüm siyasetçilerden daha itibarlı bir konuma ulaşmış olması. Hem de İmamoğlu’nun, bazı çevrelerce köpürtülmeye çalışılan “sağcı” ve “düzen adamı” imajına rağmen.
Peki neden böyle? Aslında bunda şaşılacak bir durum yok. Zira İmamoğlu zaten ülkedeki en popüler birkaç siyasetçiden biri, hatta muhtemelen birincisi. Türkiye’de diğer kimlik gruplarından gelen insanlar için İmamoğlu ne kadar gözde bir isim ise Kürt kökenliler nezdinde de o kadar popüler olması doğal. Ülkede tüm halk kesimlerinin ihtiyaç duyduğu yaklaşım, kapsayıcı, güler yüzlü, ötekisi olmayan bir siyaset anlayışı. Bir de tabii ki dar gelirlilerin yanında olan sosyal demokrat bir tavır. Bunlar da İmamoğlu’nda fazlasıyla var. Dolayısıyla “Neden?” sorusuna verilecek en hızlı yanıt, Kürtlerin de Türkiye’de yaşıyor olmaları ve diğer halk kesimleriyle benzer özlemleri taşımaları.
Ama sadece bu kadar değil. Bu imajı verirken inandırıcı olmak, halka güven vermek gerekiyor. İşte İmamoğlu da Kürtlere, onların siyasi hareketine ya da kültürlerine öteki muamelesi yapmayarak bu şartı yerine getiriyor. Ulusal birliğin kültürel teklik olmadığını, herkesin farklılıklarıyla birlikte bu ulusun eşit üyeleri olduğunu kabul ediyor ve adımlarını bu bilinçle atıyor. Üstelik bunu yaparken Türkiye’nin kurucu ilkelerini tartışmaya açmıyor, Erdoğan’ın ilk iktidar yıllarında yaptığı gibi Türk adını kullanmaktan bile imtina eder bir tavır sergilemiyor. “Türklüğüme hayranım ama Kürtçe öğrenmeyi de bir sorumluluk olarak kabul ediyorum” diyebiliyor. Çünkü Türklük ile Kürtlüğün birbirinin antitezi olmadığını iyi biliyor. Türk bayrağına, İstiklal marşına düşmanlığı Kürtleri savunmak sanana da, Kürt düşmanlığını Türk milliyetçiliği olarak sunmaya çalışana da karşı duruyor. PKK terörünün tümüyle karşısında dururken, Kürtlerin legal siyaset hakkını savunuyor, siyasi tutuklamalara karşı çıkıyor ve kayyum politikasını eleştiriyor. Kısacası AKP iktidarını TC Anayasasına uygun davranmaya çağırıyor.
Kürtlerin ezici çoğunluğunun da isteği zaten bu. Dışlanmak, yabancılaştırılmak, kimlikleri yüzünden ayrımcılık görmek istemiyorlar. Kültürlerine, dillerine öcü muamelesi yapılmamasını ve anayasal haklarının karşılanmasını talep ediyorlar. En doğal bu beklentileri karşılandıktan sonra Kürtlerin ekseriyetinin Türkiye’nin kurucu değer ve ilkeleriyle bir sorunları zaten yok. İşte İmamoğlu’nun bu ankette bu kadar yukarıda çıkması da esasında tam da bunu gösteriyor. Kürtlerin Türkiyelilik politikasıyla bir sorunları olmadığı, sadece devletin onları da temsil eder hale gelmesini istedikleri anlaşılıyor.
İmamoğlu bu beklentiyi karşıladığı için Kürtlerin gözünde itibarlı. Ve yine bu sayede, Kürtlere hitap edebilmek için DEM'in, dindarlar için Saadet'in, milliyetçiler için İYİP'in aracılığına ihtiyaç duymuyor, kitlelerle doğrudan temasa geçebiliyor ve onları kazanabiliyor. İmamoğlu'nun en büyük artısı bu. Onun, iktidarı en çok rahatsız eden özelliği de.
Önümüzdeki süreç Türkiye’de kitlesel bir barışmanın olacağı, birlik ve beraberliğin pekişeceği bir dönem olacak. AKP’nin yıllardır sürdürdüğü cepheleştirme, ötekileştirme ve hedef gösterme siyasetinden sonra bu süreç hepimize iyi gelecek.