Ozan Gündoğdu

Ozan Gündoğdu

Alimder’den Erenköy’e

Türkiye, Antalya İlim ve Kültür Derneği’nde (Alimder) işlenen vahşi cinayetin travmasını henüz atlatmamışken, Erzurum’da kuran kursunda 7 çocuğun istismar edilmesinin ortaya çıkmasıyla bir daha sarsıldı. Mesele çok boyutlu. Ancak biz meseleyi bugün politik çerçeveden ele alalım.

İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre Türkiye çapında 18 bin 296 adet dini hizmetlerin gerçekleştirilmesine yönelik faaliyet gösteren dernek bulunuyor. Bu dernekler her ile eşit bölüştürülse her ile 225 adet dini dernek düşerdi. Yani sayı oldukça fazla. Alimder bu derneklerden yalnızca biri.

Ancak bu kadar derneğin, hayatın akışı içinde, yukarıdan bir organizasyon olmadan kurulduğunu düşünmek hatalı olur. Hayır! Bu binlerce dernek, aslında az sayıda islami ekolün yönlendirmesiyle kuruluyor. Örneğin, Alimder, Erenköy Cemaati’ne bağlı onlarca belki de yüzlerce dernekten sadece biri. Dolayısıyla Alimder’e bakıp Erenköy’ü görmek anlamlı.

Bu islami ekoller en azından sorumlulukları altındaki bir dernekte işlenen cinayetten bu kadar rahat kurtulmamalılar. Dolayısıyla Alimder’i kenara bırakıp Erenköy’e bakalım. Bu ekolü anlamaya çalışalım.

Türkiye’deki İslami ekolleri anlamak için Nakşibendi Tarikatı Halidi Kolu’nu bilmek gerekiyor. Bugün Nurcular veya Süleymancılar dışındaki hemen her İslami ekol, Halidi Kolu’na dayanıyor. Bu kolun önemini anlamak için yine Nakşibendi Tarikatı’nın İsmailağa Ekolü’nden Cübbeli Ahmet Hoca’nın sözlerine göz atalım. Şöyle diyor Cübbeli; “Yarın ahirette kabirden çıkan bir adamı azap melekleri yakaladığında, o adam dese ki ben 'Nakşibendi tarikatının halidi kolundanım' melekler kendisini bırakır”.

(Video için; https://www.youtube.com/watch?v=nNKeLVskQ_g&ab_channel=Ger%C3%A7ekvsSahte%C4%B0slam )

Nakşibendi Tarikatı, İslam coğrafyasının kuzey coğrafyasına yaygındır ancak ülkemizde bu tarikatın Halidi Kolu etkindir.* 19’uncu yüzyıldan itibaren Saray’dan gördükleri imtiyazlar sayesinde büyük toprak sahibi haline gelen Nakşibendiler, erken cumhuriyet dönemindeki silahlı ayaklanmaların da sorumlusudur. Şeyh Sait aynı ekoldendir mesela… Ya da Teğmen Kubilay’ın katledilmesi olayı yine Nakşibendi toplulukları tarafından gerçekleştirilmiştir.

Günümüzde ise Nurcular veya Süleymancılar dışındaki İslami toplulukların hemen hepsi Nakşibendi Tarikatı Halidi Kolu’ndandır. Bu kola bağlı toplulukların en büyükleri İsmailağa, İskenderpaşa ve Erenköy Cemaati.

Hareket noktamız Erenköy Cemaati’ne bağlı Alimder’de işlenen cinayet olduğu için bu ekole biraz daha yakından bakalım.

Hareket, aynı koldan üreyen diğer ekollere göre biraz daha elit bir topluluktan oluşuyor. Elitten kastımız cemaatin yönetici kadrolarının büyük ticari ilişkileri. Erenköy Cemaati’ni yöneten aile Topbaş’lar. Ancak buradaki Topbaş’ları İBB eski başkanı Kadir Topbaş’la karıştırmamak gerekir. Buradaki Topbaşları kamuoyu ucuzluk marketler zinciri BİM’den tanır.

BİM, 1995 yılında faaliyetlerine 21 mağazayla başladı. Kurucu ortakları arasında Cüneyt Zapsu, Aziz Zapsu, Yasin El Kadı, Korkut Özal, Mehmet Fatih Saraç bulunan market zincirinin CEO'su ve kurucu ortağı ise Mustafa Latif Topbaş'tır. Dolayısıyla Suudi Arabistan’la Türkiye arasında kurulan bir ticaret köprüsüdür BİM. Başında ise Erenköy Cemaati’nin önde gelen isimlerinden Mustafa Latif Topbaş bulunuyor. Yasin El Kadı, Suudi milyoner, AKP’nin kuruluş dönemindeki finansörlerinden. Korkut Özal, yine Suudi sermayesiyle yakın ilişkisi olan Türkiye’nin ilk dolar milyarderlerinden. Elbette Turgut Özal’ın kardeşi. BİM’in başındaki Mustafa Latif Topbaş ise Forbes listesine göre Türkiye’nin en zengin 13’üncü kişisi.

Suudi Arabistan bağlantısını atlamamak gerekir. Çünkü aynı Topbaşlar, aynı zamanda Suudi katılım bankası Al Baraka Türk’ün de kurucularındandır. Ticaretteki bu yükselişte Turgut Özal’ın da kuşkusuz etkisi var. Nitekim yine aileden Eymen Topbaş, 80’li yıllarda ANAP’ın İstanbul il başkanıydı.

Bu konulara ilgisi olanların aklına Uğur Mumcu’nun Rabıta adlı kitabı gelecektir. Topbaşlar’ı bir de merhum gazeteci Uğur Mumcu’dan takip edelim. Şöyle diyor Mumcu;

“Bir yanda Topbaşlar, öbür yanda Özallar. Bayraktarlar, Teymurlar. Kalyoncular. Korkut Özal'ın «dolar milyarderi» olması yolu ilk kez. ANAP İstanbui İl Başkanı Eymen Topbaş ile yaptığı ortaklıkla açılıyor. Özal-Topbaş ortaklığı. «Al Baraka» kanalı jle Suudî sermayesine uzanıyor. Zemzem kuyusundan çıkarılmış yeşil dolarlar, Özallı, Topbaşlı şirket kasalarına doğru uçuşuyor. Daha sonra sıra «dinî vakıf» kurmaya geliyor. 8 Aralık 1986 günlü Resmi Gazete'de «Al Baraka Türk Özel Finons Kurumu»'nun da aralarında bulunduğu on beş ortağın bir araya gelerek bir vakıf kurduklarını ilân ediyor. Dinsel Amaçlı Vakıf Ağı Vakfın adı: «Bereket Vakfı» . Kurucular: Ahmet Hamdi Topbaş, Osman Nuri Topbaş, Mustafa Latif' Topbaş, Ali Eymen Topbaş…”

Şimdi bir daha soralım. Alimder deyip geçelim mi? Bunca yoksullukta bu zenginliğin payı yok mu? Nasıl bir düzendir bu? Bir yanda dolar milyarderleri, diğer yanda kalacak yer bulamayan üniversite öğrencileri…

*Halidilere ilişkin daha fazla bilgi için; https://islamansiklopedisi.org.tr/halidiyye

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ozan Gündoğdu Arşivi