Bengi Başer
Sağlıkta Yapay Zeka
Dijital sağlık kavramından söz edebilmek için, bugüne kadar yaşanmış Endüstri devrimlerine vurgu yapmadan geçmemek gerekir. Önce su ve buhar teknolojileri ile Endüstri 1.0, sonra elektrik ve kimyasal tekniklerin yayılması, fabrika ve şehirlerde elektriğin kullanılmasıyla Endüstri 2.0, ilerleyen dönemde her sektöre giren elektronik cihazlar ve otomasyonlarla Endüstri 3.0, kendi kendini yöneten otonom sistemler ve insansız iş akışları sağlayan akıllı fabrikalarla Endüstri 4.0 ve günümüzde, bilgiden yeni bilginin oluşturulması işinin makineler tarafından yapılmasıyla Endüstri 5.0, yalnızca sanayide değil, sağlıkta dönüşümün de evrelerini oluşturmaktadır.
Sağlık hizmetleri, genel anlamda ekonominin temel taşlarından biri olduğundan, bilim ve teknolojideki bu gelişmeler sağlık sektöründe de büyük değişimlere neden olmaktadır.
Bu bağlamda yapay zekâ, bilgisayar ve bilişim alanlarında, düşünme ve öğrenme yeteneğine sahip, insan gibi karar verebilmesi amaçlanarak üretilmiş bir yazılım teknolojisidir. Başka bir anlatımla, insana ait düşünme ve bilinç yapısının makineye uyarlanması sonucu, karmaşık işlemlerin insan beyin yapısına benzer bir şekilde çözmek adına kurgulanmış sistemlerdir. Bu gelişim, özellikle son yıllarda tanı ve tedaviyi hızlandırmış, maliyetleri ve insan hatalarını en aza indirerek sağlık süreçlerini yeniden yapılandırmış, tedavisi bulunmamış hastalıklara yönelik ilaç ve aşı araştırmalarında önemli mesafeler kat edilmesini sağlamıştır.
Genel bir ifadeyle ilaçlar, farklı moleküllerin belirli ağırlık ölçülerinde bir araya getirilmesiyle elde edilir. Oldukça pahalı, zahmetli ve riskli bir iş olan ilaç üretimi, keşif, araştırma, preklinik, klinik ve tedavi onayı gibi 10-15 yıllık süreçlerden geçtikten sonra insanlara ulaşabilmektedir. Ancak yapay zekâ, moleküler veri tabanlarını tarayıp, potansiyel ilaç bileşenlerini geleneksel teknolojilere göre çok daha kısa bir sürede belirleyebilmekte, ayrıca yan etki ve etkileşimlerini de hızla değerlendirebilmektedir. Keşfedilen bir molekül hastalık yapıcı proteine yapışır mı sorusunda yapay zekâ devreye girerek, elemeden geçirilen protein ve molekül yapılarının uyumunu incelemekte, bugün piyasada bulunan milyarlarca bileşiği kısa bir sürede tarayarak, fiziksel olarak test edilmeye değer moleküllerin kısa bir listesini bugüne kadar görülmemiş bir hızla çıkarabilmektedir. Bununla da sınırlı kalmayıp, matematiksel modeller kurarak, ilaçların emilim, dağılım, dönüşüm ve vücuttan atılması süreçleriyle vücuda yaptığı etkileri de analiz edebilmektedir.
Hastalıkların tanı ve tedavisinde de yapay zekâ ciddi bir potansiyele sahiptir. Hastaların sağlık kayıtlarını, tıbbi görüntüleme verileriyle genetik bilgilerini değerlendirerek hastalıkların erken teşhisinde önemli bir rol oynamakta, hastaların bireysel özelliklerine dayalı kişiselleştirilmiş tedavi protokolleri geliştirebilmektedir.
Toronto Üniversitesi araştırmacılarının yaptığı ve Chemical Science dergisinde de yayınlanan bir çalışmada, geliştirilmiş bir yapay zekâ ilaç keşif platformu sayesinde, karaciğer kanserine yakalanmış bir hastaya sadece 30 gün içinde özel bir tedavinin başlatılması süreci ele alınmıştır.
Yapay zekanın sağlık alanında yoğun olarak kullanılmasıyla, ilaç keşifleri hızlanacak, hastalıkların henüz etkileri görünmeden, kişinin hastalık yatkınlıklarına bakılarak hastalığın açığa çıkması için gereken faktörlerin oluşması engellenebilecek ve kişilerin daha uzun süre sağlıklı kalması sağlanabilecektir. Hastalık durumda ise, hızlı tanı ve özel tedavi yöntemleriyle etkin bir müdahale gerçekleştirilebilecektir.
Kısaca yapay zekâ, hem koruyucu hekimlikte, hem tanı ve tedavide, yani insan sağlığının her aşamasında, hızı, düşük maliyeti ve etkinliğiyle her geçen gün kendini daha da geliştirecek ve insan sağlığı için olmazsa olmaz bir konuma gelecektir.
Prof. Dr. Bengi BAŞER
17 Kasım 2023