Tersine giden Türkiye

Türkiye, otobana ters yönden giren sürücünün “bir otomobil ters yöne girdi” anonsunu duyunca, “ne bir otomobili hepsi tersten geliyor” diye itiraz ederek, anonsu üzerine alınmaması gibi dünyanın tersine gitmeye kararlı.

Merkez Bankası yine faizi düşürdü. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan düşürüleceğini zaten açıklamıştı. Merkez Bankası faizi 150 baz puan daha düşürdü ve politika faizi yüzde 10,5 oldu. Anlaşılıyor ki iktidar faizi yüzde 9’a kadar düşürecek ve “faiz tek haneye indi” diye başarı öyküsü anlatacak!

ABD ve Avrupa ülkelerindeki enflasyon, Türkiye’nin “resmi” enflasyonunun onda biri düzeylerinde seyrederken faiz artırdı. Artırmaya devam ediyorlar. Faizi artırarak enflasyonu düşürmeye çalışıyorlar.

Türkiye ise dünyanın tersine TÜİK’e göre yüzde 83, ENAG’a göre yüzde 186 enflasyon yaşarken faizi artırmıyor aksine düzenli olarak düşürüyor.

İktidarın iddiasına göre faiz düşünce enflasyon da düşer!

İddiaya göre öyle de gerçek öyle değil.

Türkiye politika faizini düşürdükçe hem enflasyon hem de dolar hızla yükseliyor.

İktidarın faizi düşürmeyi başladığı geçen yılın son aylarında 7-8 lira arasında olan benzinin ve motorinin fiyatları bugün 23-27 lira arasında gidip geliyor.

Akaryakıt fiyatlarındaki artış bütün ürünlere yansıyor. İthalata dayalı üretilen ürünlerin fiyatları da dövizin fırlamış olması nedeniyle artıyor.

Bu politika nedeniyle iğneden ipliğe her ürün her gün daha pahalı hale geliyor.

Vatandaş markete girmekten korkar hale geldi. Bakkal, pazar gezerek daha ucuza ihtiyaçlarını almak için büyük çaba gösteriyor. Artık sınırına inmiş olan vatandaşlar ise pazar artıklarından, market artıklarından günlük yemek ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyorlar.

İktidarın bu politikası orta sınıfı yoksullaştırdı. Yoksulları açlık sınırına itti. Ama hiç oralı değil. Bu düşük politika faizinden bankalar ve bir avuç zengin faydalanıyor.

Merkez Bankası’ndan yüzde 10,5 ile borç alacak bankalar bunu Hazine’ye ve vatandaşı yüzde 35’e, yüzde 40’a satarak oturduğu yerden kârlarına kâr ekliyorlar. Bankaların kârları yüzde 400’lerin üzerinde.

İktidar sermayeye çalışmaya devam ediyor. Yoksul kesime de umut dağıtılıyor. Tozpembe bir ekonomi tablosu çiziliyor. Sanki vatandaş ne yaşadığını bilmiyormuş gibi “Avrupa bizi kıskanıyor, bize nasıl başardığımızı soruyorlar” gibi gerçekle ilgisi olmayan bir söylem tutturmuş gidiyor.

Gerçeğe baktığımızda halkın ezici çoğunluğunun günlük geçimini sağlamak peşinde olduğu her gün sokaklardan ekranlara yansıyor. Vatandaş ucuz ekmek kuyruğunda saatlerce bekliyor. Sadece ekmekle veya çay-simitle yapılan hesaplar bile vatandaşın ne büyük sıkıntıda olduğunu gösteriyor.

Ortalık rüşvet iddialarından geçilmiyor. İktidar yine oralı değil.

AK Parti Milletvekili, eski eşi ve ağabeyi rüşvet mekanizması kurmakla suçlanıyor. Rüşveti Cumhurbaşkanlığı danışmanlarının takip ettikleri iddiası gündeme geliyor. 180 milyon dolarlık rüşvetten söz ediliyor. Cumhurbaşkanı’nın iki danışmasını görevlerinden ayrılmak zorunda kalıyorlar. Ancak iktidar bu gelişmelerle ilgili tek laf etmiyor. Yokmuş gibi davranıyor.

Konuyu açıklığa kavuşturmak, derinlemesine soruşturmak, yargıya taşımak varken sadece milletvekilinin eski eşini tutuklatıp, diğerleriyle ilgili harekete geçmiyor, tek bir söz dahi etmiyor.

Bu gerçeklere göz kapayan iktidar yoksullaştırdığı halk kesiminin oyunu alabilmek için hamle hazırlığında.

Merkez Bankası eksiye düşmüş, Hazine tamtakır haldeyken para basarak yılbaşında asgari ücrette ve diğer ücretlerde artış yaparak göz boyamaya çalışacak. Türk lirasının değerini dibe vurdurmuşken para basarak yapacağı ücret artışlarının fiyatları daha da yukarı çekeceğini bildiği halde “bu etki ortaya çıkmadan seçim yapabilir miyim” hesapları içinde.

Ocak 2023’te enflasyon baz etkisi nedeniyle oransal olarak düşeceği için şimdiden “Aralık’tan sonra enflasyon düşecek” propagandası yapıyor. Ocak 2023 geldiğinde de “gördünüz mü düşük faiz enflasyonu da düşürdü, dünya bize gıpta ediyor” propagandasına geçecek.

O zamana kadar emeklilikte yaşa takılanların (EYT) sorununu görece çözüp onların da oyunu almaya çalışacak.

“Yerli ve milli otomobil” propagandasıyla TOGG piyasaya sürülecek.

İktidar 28 Ekim’de açıklayacağı büyük vaatlerle seçimden galip çıkmaya çalışacak.

Bu hamleler izlenen ekonomi politikasıyla yerlerde sürünen seçmeni, iş bulma, ev ve araba alma hayali artık suya düşmüş olan gençleri ne kadar etkiler orası belli değil.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fikret Bila Arşivi