Ayşenur Arslan

Ayşenur Arslan

SARAY’IN DEMOKRASİ SINAVI: OTUR SIFIR


Milyonlar için “tarihtir”… Benim içinse “anı”.. 1977 1 Mayıs’ından söz ediyorum.
Mitinge / kutlamaya katılmak için 3 kız kardeş Ankara’dan gelmiştik. Ortancamız ODTÜ grubuyla yürüyecekti, en küçüğümüzle ben de TİP kortejiyle.
Silahlar patladığında meydandan çıkmış ve Kazancı yokuşunda 40-50 metre ancak gitmiştik. Bir o kadar metre sonra bir arkadaşımızın evine sığındık ve vahşete o evden gördüklerimizle tanık olduk.
Ön sağ penceresinden uzun namlulu bir silahın çıkartıldığı “beyaz” arabayı gördük mesela.. Ve o arabanın, kaçmaya çalışan insanların üzerine üzerine Taksim’e doğru son sürat çıkışını gözlerimize inanamayarak izledik..
Saatler sonra dışarı çıkabildiğimizde bizi yokuşun Taksim Meydanı çıkışındaki ayakkabı öbeği karşıladı. Kaldın, erkek, çocuk.. Kaçan, kaçmaya çalışırken yaralanan ya da ölen yüzlerce kişinin ayakkabısı..
Taksim Meydanı o gün yaşananlar nedeniyle simgedir. Saldırının arkasındaki “akıl ve organizasyon aydınlatılmadığı” için simgedir. Ölenlerin kanları hala o meydanda, meydana açılan yokuşlarda durduğu için simgedir.

*. *. *
O gün Kemal Türkler’i dinlemiştik.
Kurşunlar ıskalamış mıydı, yoksa bilerek hedef mi alınmamıştı? Bu sorunun yanıtı da karanlıkta.
Tıpkı 12 Eylül’e haftalar kala evinin önünde uğradığı suikastin sorumluları gibi.
Google hazretleri bile biliyor, yazıyor: “Kemal Türkler davasında Celal Adan önce delil yetersizliği ve ilerleyen süreçte de zaman aşımı gerekçesiyle mahkum edilmedi. Katil zanlısı Ünal Osmanağaoğlu ise kaçtı. Yaklaşık 20 yıl sonra yakalandığında beraat.. Bir bozma.. Yine beraat.. Yine bozma derken onun davası da zaman aşımı sayesinde düştü!”

*. *. *
12 Eylül’ün kanlı yolu döşenirken 1 Mayıs katliamı, Türkler’in öldürülmesi gibi kritik dosyalar rafta tozlanmaya bırakıldı. Sonra AKP bir gün “kafası karışıkları” tavlamak için 12 Eylül’le hesaplaşma masalı yazdı. Sonucu biliyorsunuz; Evren kınım kınım kınandı! Erdoğan da “aslan demokrat” tezahüratıyla bugünlere uzanan yolculukta seviye atladı.
Zaman zaman 12 Eylül ruhuna rahmet okutan kararları görmezden gelenler..
1 Mayıs 1977’yi ve sonrasındaki kanlı süreci bilmeyenler / hatırlamayanlar / hatırlamak istemeyenler elbette Taksim’e “İNAT” diyecekler.
Ama merak ediyorum, -AKİTgiller dışında- yelpazenin neresinde olursa olsun azıcık akıl ve vicdan sahibi olanlar tam da dün Saray’dan gelen mesaja ne diyecekler?
Adının yanında CUMHURBAŞKANI BAŞDANIŞMANI gibi bir ünvan yazan Oktay Saral şöyle buyurdu:
“Devletin uygun gördüğü birçok alanda kutlama yapmayı kabul etmeyeceksin, sırf kaos olsun diye Taksim’i kutsallaştırıp tabulaştıracaksın.. Size ve sizin gibi hukuk ve kural tanımazlarsa DEMOKRASİ ÇOK FAZLA. Ya devlet başa ya kuzgun leşe..”

*. *. *
Kim bu adam ya?
İnşaat mühendisiymiş.. Bol bol inşaat yapmış.. Azıcık futboldan da anlıyormuş..
Yani buraya kadar saydıklarımla tam da Erdoğan’ın kumaşındanmış.
Muhtemelen buna güvenerek saymış döktürmüş. Belli ki Anayasa’dan da hukuktan da haberi yok. Demokrasiyi de “devletin uygun gördüğünü yapmak” olarak anlıyor. Dahası sığındığı Saray’dan bu ülkenin emekçilerini tehdit ediyor. “KUZGUN LEŞE” sözleriyle adeta ölüm fermanı çıkartıyor.
Leş gibi bir üsluba ne denir ki! Ama belki Saray’a yakın gazetecimsiler hatırlatır: Taksim -AKP’nin kamuoyuna ve AB’ye demokrat görünmeye çalıştığı- 2007 ve sonrasında 1 Mayıs’a açılmıştı. Ve şu başdanışmanı yalancı çıkarmak gibi olmasın ama, kaos falan yaşanmamıştı. Sonra kimleri rahatsız etti kim bilir, 2013’te yeniden kapatıldı.
Ve… BURAYA DİKKAT BAŞDANIŞMAN EFENDİ: Anayasa Mahkemesi bir başvuruyu değerlendirerek 15 Aralık 2023 günü tarihi bir karara imza attı. Taksim’in kapatılmasını hak ihlali sayarak, meydanın “emekçilerin ortak hafızası ve sembolik değeri” olduğunu kayda geçirdi.

*. *. *
Bu başdanışman efendinin işvereni, yani Erdoğan “DEMOKRATİK ANAYASA” için kolları sıvamış. Her taşın altında bir düşman arayan Bahçeli yanına yakışır elbette. Ancak 1 Mayıs’tan ödü kopan ve “size demokrasi fazla” diyebilen bir Saray ve Anayasası -benden duymuş olmasınlar da- Abdülkadir Selvi ve Ahmet Hakan’a bile dar gelir!!!!

*. *. *
Saray’ın bu tavrını.. İçişleri Bakanı’nın talimatlarını.. Onları yerine getiren polis amirlerinin “BASINI SÜPÜRÜN” emri.. Gencecik çocuklara ters kelepçeyle düşman muamelesi yapılmasını.. Kısacası 1 Mayıs 2024 günü yaşananları bir kenara bırakıp Özgür Özel veya Ekrem İmamoğlu’na laf atanlara ne demeli peki?
Neden Taksim’e gitmemişler? Neden “tüymüşler”?
En hafif deyimiyle ayıp!
En ağır cevabı ise herhalde gelecekte yurttaşlar verecektir.
Saray zevatına gelince..
TOPAL ÖRDEK deyimini duymuş muydunuz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşenur Arslan Arşivi